İnsan beyni neden bugüne kadar sorulmuş soruların bir tık ötesine geçemiyor? Bugünlerde meşhur olan bir soru, insanlık tarihi boyunca, mutlaka bir insanın aklına gelmiş bir soruydu. Ya da şuanda icat edilen herhangi bir teknoloji ürünü. Yıllar önce zaten düşünülmüştü. İcraate geçecek uygun altyapı şuanda sağlandığı için o ürün dünyada vuku buldu.
İster inançlı, ister inançsız olalım cevap veremediğimiz ( veremeyeceğimiz ) tonla soru var. Beynimiz bir noktadan sonra, soruya verecek cevap bulamaz hale gelebiliyor. Peki ama neden? Neden ilk anımızla ilgili bir fikrimiz yok? Neden 2 yaşındaki halimizi hatırlayamıyoruz? Neden dünyanın oluşumu ile ilgili bilgilerimiz bir yerde sonlanıyor da teoriler üretmeye başlıyoruz?
Yani demek istediğim bu kadar bilinmezlik içerisinde yaşamayı nasıl başarıyoruz. Umursamamak en mantıklısı, en güzeli, en doğrusu katılıyorum. Ama genede bazen takılıp kalıyor insanın aklına. Bu yazıyı yazarak bunu düşünmenizi de istemezdim ancak bunu takipçilerimle paylaşmayı çok istedim.
19 yaşına epey yaklaştım. Öğrendiğim ve çoğu zaman uygulayamadığım bir şeyden bahsetmekten geçmek istemiyorum. Düşünmeyin 🙂 Evet, evet düşünmeyin. İyide düşünmeden nasıl yaşa….? Düşünmeden yaşanır işte. Vereceğiniz önemli kararları düşünmeden verin. Odaklanacağınız şeyler ise nadir şeyler olsun. Sevdikleriniz için ölüme yürümeyin. Koşun. Başladığınız işi sonuna kadar götürün. Ama altın kural: Düşünmeyin.
Acaba bunu yapsam bu olur mu? Karşıma ne çıkar? İşte düşünme dediğim şey bu. Bunları düşünerek evrenin düzenine karışmış olduğunun belki farkında değilsin. Ancak evren kendi sistematiğini milyonlarca yıldır bozmadı, sana da bozdurmayacaktır. Sen düşünerek, evrenin senin için kurguladığı düzene müdahale etmeye çalışıyorsun. Ve bu yarışta kazanan her zaman için evren oluyor.
Cehalet erdemdir, mutluluktur. Burdaki cehaletten şuanda çıkardığım şey: Düşünmek. Belki ilerde okusam bu cümleyi kararım değişebilir. Demek istediğim anda kalma durumu. O an ne hissediyorsam o. Bunu hissedersem başıma şu gelir bu gelir olayı değil!
Bir yerlerde rastladığım şu cümlenin bu yazıyı daha genel anlamıyla ifade edeceğini düşünüyorum